Şubat, 2012 için arşiv

2012 Oscar Ödülleri

Yayınlandı: Şubat 28, 2012 / Güncel Bilgiler

84. OSCAR ÖDÜLLERİ

                 En İyi Film: The Artist
                 En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin ( The Artist)
                 En İyi Kadın Oyuncu: Merly Streep (The Iron Lady)
                 En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer  (The Help)
                 En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer (Beginners)
                 En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius (The Artist)
                 En İyi Uyarlama Senaryo: The Descendants
                 En İyi Özgün Senaryo: Midnight in Paris
                 En İyi Animasyon Filmi: Rango
                 En İyi Görüntü Yönetimi: Hugo
                 En İyi Kurgu: The Girl With The Dragon Tattoo
                 En İyi En İyi Sanat Yönetimi: Hugo
                 En iyi Kostüm: The Artist
                 En İyi Makyaj: The Iron Lady
                 En İyi Özgün Müzik: The Artist
                 En İyi Şarkı: The Muppets
                 En İyi Ses Miksajı: Hugo
                 En İyi Ses Kurgusu: Hugo
                 En İyi Görsel Efekt: Hugo
                 En İyi Yabancı Film: A Separation

Davranışta Kontrast(Zıtlık):

1-Bir ayırt edici uyarıcı durumunda davranışın pekiştirilmesiyle davranışta artma, pekiştirilmeme durumunda azalma görülmesidir. Örneğin 1000 tl maaş alan birinin; maaşı 800 tl ye düşürülürse performansında azalma (Negatif Davranışta Kontrast), 1200 tl ye çıkarılırsa performansında artma (Pozitif Davranışta Kontrast) gözlenecektir.

2-ilk önce organizma bir uyarıcı genellemesi yapar. Yani farklı durumlara aynı tepkiyi verir. Bu farklı durumların birinde davranış ceza ile sonuçlanırsa bir daha aynı tepkiyi vermezken diğer uyarıcı durumuna verdiği tepkide bir artış gözlenir. Örneğin evde istediklerini ağlayarak yaptırabilen bir çocuk, okula başladıktan sonra kısa bir süre içinde aynı davranışın işe yaramadığını öğrenir ve okulda istediklerini ağlayarak yaptırmaktan vazgeçer. Buna karşın evde ağlayarak istediklerini yaptırmaya çalışma sıklığında bir artma görülür.

————————————————————————————————-

Psikolojik Tepkisellik:

Seçim özgürlüğü dış etmenlerle kısıtlandığında kaybedilen özgürlüğü yeniden kazanma ve kaybı önleme amaçlı yapılan davranışlar düzenlemeler veya dayatmalar karşısında, özgürlük ve özerklik şeklinde beliren caydırıcı duygusal bir tepkidir. Bu tepki, özellikle bireylerin belirli bir görüş ya da davranışa kendisini zorunlu hissettiğinde yaygın olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle özgürlükteki bir azalmanın tekrar elde edilebilmesi amacıyla ortaya konulan davranışlara psikolojik tepkisellik denir.

Davranışta kontrast,davranışçı yaklaşımın kullandığı bir kavram, psikolojik tepkisellik ise varoluşçu yaklaşımda daha çok kullanılan bir kavrammış.


Yeni Kurulan Bakanlıklar

Yayınlandı: Şubat 27, 2012 / Güncel Bilgiler

       • Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı

       • Avrupa Birliği Bakanlığı

       • Ekonomi Bakanlığı

       • Gençlik ve Spor Bakanlığı

       • Gümrük ve Ticaret Bakanlığı

       • Kalkınma Bakanlığı

       • Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

       • Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

       • Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

       • Orman ve Su Bakanlığı

ALMA:
Belirli bir olayı fark etme isteğidir.
-Farkında olma (uyarıcıları fark etme söz konusudur)
-Almaya isteklilik (uyarıcıyı reddetmeme söz konusudur)
-Kontrollü-seçici dikkat (uyarıcılar arasında seçici olunur ve seçilene odaklanılır)

Bu düzeydeki hedef cümlelerinin sonunda ” Farkında oluş, dönüklük, seçicilik” gibi ifadeler bulunur.

TEPKİDE BULUNMA:
Bu aşamada tepki gösterme söz konusudur.deneyimlerin sonucu olarak yeni davranışlarda bulunur.
-Tepkide uysallık (olaya razı olma söz konusudur)
-Tepkide isteklilik (gönüllü olarak aktivitelere katılma)
-Tepkide doyum (zevk alma, mutluluk söz konusudur)

Bu basamaktaki hedef cümlelerinin sonunda ”Razı oluş, gönüllü oluş, zevk alış” gibi ifadeler bulunur.

DEĞER VERME:
Bir şeyin değerini kabul edip ona kuvvetli bağlılık gösterir.
-Bir değeri kabullenme (değeri kabullenip önem verir)
-Bir değeri tercih etme (birini diğerine yeğleme)
-Bir değere adanmışlık (üst seviyede inanç ve kesinlik içerir, ona bağlılık söz konusudur

Hedef cümlelerinin sonunda ”düşkünlük,süreklilik,adanmışlık,takdir ediş,kendine iş ediniş, kendini veriş”  gibi ifadeler yer alır.

ÖRGÜTLEME:
Birey diğer insanları organize etme davranışı gösterir.
-Bir değeri kavramsallaştırma (benimsenen değere yeni bir anlam verir)
-Bir değer sistemini örgütleme (bireyin bir yaşam felsefesi oluşturması beklenir)

Bu basamakta hedef cümlelerinin sonunda “kararlı oluş,kararlılık” gibi ifadeler bulunur.Davranış cümlelerin de ise ”Her zaman, her durumda, gerektiğinde baş vurma,sorma, teşekkür etme, kızmama, darılmama, savunma, kendi değerleriyle ters düşmeme, özgün davranma, gerekçe göstererek açıklama, tutarlı olma” gibi söz öbeklerine yer verilir.

KİŞİLİK HALİNE GETİRME (NİTELENMİŞLİK):
Birey ömrü süresince geliştirdiği, kendine ait bir değer sistemi oluşturur.
-Davranışı ölçüt haline getirme (değerlerle tutarlılık gösteren bir davranışın gösterilmesi)
-Karakterlenme (birey değerle özdeşleşmiştir)

Bu basamaktaki hedef cümlelerinin  sonunda ”Alışkanlık haline getiriş, kişiliğe sahip oluş” gibi ifadeleri görürüz. Davranış tümcelerinin sonunda ise  “ her zaman, her durumda ve sürekli olarak yapma, savunma, gözden geçirme, hizmet etme, çözme, kullanma” gibi söz öbekleri bulunmaktadır.

Tümevarımsal Düşünce: Özel bir önermeden genel bir önermeye gidişi sağlayan düşünce biçimidir. Parçalardan yola çıkarak bütün hakkında genelleme yapmaktır.

Örnek:

gözlem 1: gördüğüm birinci kuşun gagası sivriydi.

gözlem 2: gördüğüm ikinci kuşun gagası sivriydi.

gözlem 3: gördüğüm üçüncü kuşun gagası sivriydi.


gözlem n: gördüğüm n’inci kuşun gagası sivriydi.
çıkarım: o halde, bütün kuşların gagası sivridir.

Bertrand russell’in meşhur tümevarımcı hindi hikayesi : 
Bu hindi, hindi çiftliğindeki ilk sabahında yemeğin saat dokuzda verildiğini görmüştür. Fakat iyi bir tümevarımcı olduğu için hemen sonuçlara sıçramamıştır. Saat dokuzda doyurulmasının çok sayıda gözlemini yapıncaya kadar beklemiş ve bu gözlemlerini çok değişik şartlar altında; çarşamba günleri, perşembe günleride, ılık günlerde ve güneşli günlerde ve soğuk günlerde, yağmurlu günlerde ve güneşli günlerde tekrarlamıştır. Her yeni gün, listesine yeni bir gözlem önermesi ilave etmiştir. Nihayet tümevarımcı vicdanı ikna olmuş ve o ,”ben her sabah dokuzda kahvaltı yaparım” sonucuna varmak için bir tümevarımlı çıkarımda bulunmuştur.

ne yazık ki bu sonucun,noel arifesinde yenmek üzere boğazı kesildiği zaman,anlaşılmaz biçimde yanlış olduğu anlaşılmıştır.:))bu örnekte doğru öncüllerle tümevarımlı çıkarım,yanlış bir sonuca neden olmuştur. :))

————————————————————————————————-

Özelden özele akıl yürütme: Çocukta odaklanma sorunu olduğu için çocuk tek yönlü düşünür. Çocuğun belli bir dönemde olayları yalnızca geçirdiği yaşantılara bağlı olarak tek yönlü düşünmesidir.

Örneğin: Çocuk annesine “anne notebook ne demek?” diye sorar. Annesi “defter” diye cevap verir. Çocuk da “o zaman book da ter demek” şeklinde cevap verip özelden özele akıl yürütür.

Örneğin: Her sabah kalvaltıda yumurta yiyen bir çocuk arkadaşında kaldığında yemez, annesi kahvaltı yaptın mı diye sorunca, yapmadım der. Ona göre kahvaltı yapmak yumurta yemektir. Çocuk özelden özele akıl yürütmüştür.

————————————————————————————————

Tümevarımsal düşünce somut işlemler döneminde olur mantıklı sonuçlar vardır. Özelden özele akıl yürütmede saçma yada yanlış sonuçlar vardır. Çünkü yanlış eşleştirmeler yapılır.

Parçalar arasında ilişki kurabilmek özelden özele akıl yürütmedır, parça ile bütün arasında ilişki kurmak tümevarımsal düşünmedir.

Kaçma koşullanması tepkisel koşullanmadır. Kaçınma koşullanması edimsel koşullanmadır.Kaçma koşullanması durum ortaya çıktıktan sonra ortamdan uzaklaşmadır. Kaçınma koşullanması ise durum ortaya çıkmadan uzaklaşmadır.

Örneklendirmek gerekirse; 

Yanan bir sobaya elini değdiren çocuk elini çektiğinde kaçma davranışı gösterir. Yani durum ortaya çıktıktan sonra uzaklaşma vardır. Çocuk elini yakmamak için sobadan uzak durursa kaçınma davranışı göstermiş olur. Yani durum ortaya çıkmadan önce uzaklaşma vardır.

Kaçınma her zaman kaçmayı kapsar. Yani bir olayda kaçınma varsa daha önceden kaçma davranışı gösterilmiştir.

Organizma her iki durumda da uyarıcıya bir süre sonra tepki vermez ve ondan etkilenmez duruma gelir.

Alışma daha çok duyu organlarına meydana gelen biyolojik temelli ve fizyolojik özellikteki tepkilerin ortadan kalkmasıyla ilgilidir Örneğin;odanın boya kokusuna, sokaktan gelen gürültüye , havanın rutubetli olmasına , güneş ışınına uyum gösterme alışmadır.

Duyarsızlaşma ise korku, heyecazn , kaygı , sevinç gibi duygusal özelliklerin ortadan kaldırılmasıyla ilgilidir. Örneğin; sınıfta sunu yaparken heyecanlanan öğrencinin heyecanı bir süre sonra normalleşir. Staja yeni başlayan bir mühendislik öğrencisi başlarda heyecan ve korku duyar, bir süre sonra normalleşir.

Kısaca biyolojik olanı alışma, psikolojik olanı duyarsızlaşmadır

Oedipus kompleksi (karmaşası): Erkek çocuğun bebeklik,çocukluk döneminde annesine aşık olması ve dolayısıyla da babasından nefret etmesi,hep onun yerine geçmek istemesidir.

Oedipus ve Elektra Kompleksi

Yayınlandı: Şubat 11, 2012 / Eğitim Bilimleri

Oedipus kompleksi : Erkek çocuğun bebeklik,çocukluk döneminde annesine aşık olması ve dolayısıyla da babasından nefret etmesi,hep onun yerine geçmek istemesidir.

Elektra kompleksi: Kız çocukların anneden nefret etmesi ve babaya aşık olmasıdır .

Oedipus ve Elektra isimleri Yunan mitolojisinden gelmektedir.

Mitolojiye göre Elektra Kompleksi:

    Agamemnon ile Klytaimnastra’nın kızı olan Elektra, insanüstü bazı kanunları korumayı, bazı ilke ve amaçların gerçekleşmeleri için tek başına eyleme geçmeyi göze alan kahraman bir kızdır.

    Agamemnon, Troya savaşı çıktığında, rüzgarın dinip gemilerin hareketsiz kaldığı bir gün, rüzgarın esmesini sağlayabilmek amacıyla, kahinlerin dediklerine uyarak karısını bir tanrıça aldatmak zorunda kalır. Klytaimnestra da bu haberi duyunca kızgınlığından, Atreus oğullarının en büyük düşmanı olan Aigisthos ile ilişki kurar ve kocasını aldatır. Hatta  aldatmakla da kalmayıp, Agamemnon seferden evine döndüğü vakit, Klytaimnestra aşığı ile bir olup kocasını öldürür. Bunun üzerine Elektra babasının öcünü alması için kardeşi Orestes’i şartlandırır ve bir gün Elektra kardeşini yüreklendirerek annesini öldürtür. Böylece, Elektra, babasına karşı duymkta olduğu sevgisi, hatta, cinsel bir arzu hudutlarına kadar varan yakınlığı nedeni ile babasına sadık kalmayan annesinin katili olur.

Mitolojiye göre Oedipus Kompleksi:

     Mitolojiye göre, Antik Yunan’da Thebai şehrinin kralı Laios’un çocuğu olmaz ve Apollon’a derdini anlatır ve yardım ister. Apollon “bir oğlun olacak, ama bu çocuk ileride seni öldürecek, kraliçe yani annesi ile evlenecek ve daha sonra herkes mutsuz olacak” der. Laios Apollon’u dinler ve çocuk isteğinde ısrarlı olmaz. Ama kehanet gerçekleşir ve bir süre sonra kraliçe hamile kalır ve bir erkek çocuk dünyaya getirir. Laios herkesin mutluluğu için bu çocuğu öldürtmek için emir verir. Araya Kraliçe Lokaste girer ve celladı, bebeği öldürmemesi, uzak ve tenha bir yere bırakarak ölüme terk etmesine razı eder. Cellat bebeği ayağından ağaca asar ve ölüme terk eder. Yoldan geçen ve başka bir şehrin kralının emrinde olan çobanlar çocuğu kurtarırlar. Bebeği Korinthos Kralı Polybos’a getirirler. Bu şehrin kraliçesi de çocuğu olmadığından bu bebeği çok sever ve evlatlık alıp, büyütmeye karar verir. Asılı kaldığı ipin etkisi ile ayağı şişip incinen bebeğe ayağı şiş anlamına gelen Oedipus adı konulur. Oedipus büyüyünce, hakikati öğrenebilmek için kahinlerin memleketi Delphoi’ye gitmeye karar verir ve kralın gerçek evladı olmadığını öğrenir. Gerçek ailesinin kim olduğu öğrenmek için Apollon’a gider. Apollon Oedipus’a kehaneti anlatır. Babasını öldürmek istemediği için uzaklara kaçan Oedipus, yolculuğu sırasında çıkan bir çatışmada bilmeden öz babası olan Laisos’u öldürür.

    Oedipus’un doğduğu kente yola düşer. Gelip geçene bilmece sorarak, doğru yanıtı veremeyenleri öldüren bir mitolojik yaratık olan Sphinx ile karşılaşır. Sphinx tarafından bilmece Oedipus’a da sorulur:“Sabahları dört ayağı, öğlen iki ayağı ve akşamları üç ayağı ile yürüyen nedir?” Oedipus hemen yanıtlar:“Sabahları yani hayatın ilk dönemlerinde el ve ayakları üzerinde emekleyen, hayatının öğle vaktinde yani büyüyünce iki ayağı üzerinde yürüyen ve hayatının akşam vaktinde yaşlılığında ayaklarına ek olarak bastonu bir ayak gibi kullanan varlık insandır” der. Bu yanıt karşısında Sphinx kenti affeder ve kendisini uçurumdan atarak intihar eder. Bu olay halk tarafından çok büyük bir sevinçle kutlanır ve kral ilan edilir. Gerçek annesi olduğunu bilmeyerek eski kralın dul karısı yani annesiyle evlenir ve dört çocukları olur. Bu duruma çok öfkelenen Tanrılar, kent üzerine kuraklık, kıtlık ve sefalete neden olan felaketler yağdırırlar. Bu felaketlerin nedenini öğrenmek için bir büyücüye danışan Oedipus, büyük bir keder içinde kehaneti öğrenir. Annesi Lokaste kendini öldürür, Oedipus da, annesinin iğnesi ile gözlerini kör eder. Gerçeği öğrenen kızgın kent halkı felaketin sorumlusu olarak Oedipus’u aşağılar ve kentten kovarlar. Krallığı elinden alınan ve gözden düşen Oedipus’a kızı Antigone hariç diğer çocukları yüz çevirir. Dilenci olarak hayatını sürdüren Oedipus ve kızı Antigone gibi, Oedipus’un diğer çocukları da felaketler içinde sefil bir şekilde ölürler. “Eden bulur” sözünü doğrulayan bu acıklı mitolojik hikaye zamanla, sevgi ve birliğinin, ebeveyn-çocuk bağlılığının bir simgesi olur.